- tanrikulu61
İçimizdeki İŞİD
Güncelleme tarihi: 13 Oca 2019
Merhaba. Ben Ayşe 6 yıl önce Rakka’da doğmuşum. Allahın kurallarını uygulayacaklarını iddia eden bir örgüt şehrimi aldığında henüz bir yaşındaymışım. Şimdi ise kimliksiz bir şekilde kalabalıkların arasındayım. İnsanlar beni gördüklerinde avazı çıktığı kadar susuyor. Çünkü insanlık yoksulluğa, açlığa, haksızlığa hiç olmadığı kadar alıştı. Ancak ben her şeye rağmen bir oyuncak gördüğümde tüm acılarımı ve hayal kırıklıklarımı unutup haycanlanabiliyorum. Unutmak belki de bize verilen en güzel hediye bu dünya için.

Ayşe'nin doğduğu şehir olan Rakka şu an İŞİD kontrolü altında. İŞİD kendisini İslami kurullara göre yönetilen bir devlet olarak tanımlıyor. Başta Müslüman ülkeler olmak üzere birçok ülkeye savaş ilan etmiş durumda. Irak Şam İslam Devleti Batı dünyasını şaşırtıcı bir şekilde Irak ordusunu mağlup ederek Musul'u ele geçirdi. Musul'da yaptıkları katliamlar ve infazlar dünya gündemine oturmalarını sağladı.
Örgütün hakim olduğu yerlerde en dikkat çekici uygulamalar kadınların çarşafsız ve eldivensiz sokağa çıkarılmamaları, Ezidileri köle ve cariye olarak mücahit diye adlandırdıkları militanlara vermeleri, içki, sigara içen insanları cezalandırmaları, örgüt marşları hariç her türlü müzik türünü yasaklamaları, resim heykel gibi sanat eserlerini imha edip bunları yasaklamaları, insanların cep telefonu ve bilgisayarlarına el koymaları, İslam’a aykırı buldukları oyuncakları, bazı dükkanların tabelalarını söküp imha etmeleri gibi birçok uygulama ve yasak yer alıyor.
Irak Şam Devletinin sözde başkenti Suriye'nin Rakka şehri. Örgüt interneti propaganda amacıyla etkili bir biçimde kullanmakta, bu sayede örgüt bünyesine yeni savaşçılar buluyor. Dünyanın birçok farklı ülkesinden örgüte katılım sağlanıyor. Yeni katılan bir militan ilk olarak kameraların önünde pasaportunu yakıp örgüt lideri El Bağdadiye bağlılık yemini ediyor.
Örgütün en dikkat çeken bir diğer özelliği ise bünyesinde bir çok çocuk militan yetiştirmesi. Etkili propaganda yöntemleriyle çocuklara aşılanan savaş ve öldürme güdüsü okul çantası taşımaları gereken çocukları silah taşıyan bir hedefe dönüştürüyor. Çocuklara örgüt adına ölmeleri durumunda cennette onları çikolata dağlarının beklediği, içi oyuncaklarla dolu köşklerin olduğu söyleniyor. İŞİD aynı zamanda bu çocuk militanları tutsak Ezidi kölelerin olduğu bir atış poligonunda eğitiyor. Çocuklar ayakları zincirli insanlara atış yaparak hem öldürme hissi kazanıyor hem de ateş etmeyi öğreniyorlar.

Ayşe bir Şubat soğuğunda çıktı karşıma. İstiklal caddesinde fotoğraf çekerken bir oyuncak mağazasının camına bakarken gördüm, ilgimi çekti. Konuşmaya çalıştım çok az Türkçe biliyordu. Ailesiyle Rakka'dan geldiklerini, okula gitmediğini ve 6 yaşında olduğunu öğrendim.
İŞİD zulmünden kaçmıştı ailesi. Daha dinin ne olduğunu öğrenmeden din adına zülüm yapanlara cariye ya da köle olmamak için kaçmıştı ülkesinden.
Çünkü İŞİD ailesini yakalasa muhtemelen babasını öldürecekler, annesini ve Ayşe'yi cariye yapacaklardı. İŞİD’e göre cariye sistemi ve kölecilik İslam’da olan ve mücahitlerin yararlanabilecekleri bir haktı. Şimdi ise Ayşe'yi bekleyen en büyük tehlikelerden bir tanesi ileriki yaşlarında para bulabilmek için suça karışması ya da sex işçisi olarak çalışması.
Bu ihtimalin yüksek oluş sebebi Türkiye'ye gelen mülteci çocukların sağlıklı bir eğitim alamamalarından kaynaklanıyor. Eğer sistem değişmezse bu çocuklar herhangi bir eğitim alamayacaklar ve düşük ücretle sigortasız bir şekilde çalışacaklar. Bu şartlarda yeteri kadar para kazanamayacak küçük yaşta maruz kaldıkları şiddet onları bir suçluya dönüştürecek. Bu nedenle Ayşe ve onun gibi binlerce çocuğun gelecekleri tehlike altında.
Peki bu çocukların geleceklerini kim, nasıl kurtaracak?

Tabi bu soruya verilecek ilk cevap tabi ki devlet. Diğer cevap ise ülkemizde bulunan ve çoğu para toplamaktan başka bir işe yaramayan vakıf ve dernekler. Özellikle son yıllarda sayısı hızla artan dini vakıflarımıza cemaat adı altında faaliyet gösteren dini yapılara baktım. Bu çocuklarla alakalı dişe dokunur yaptıkları tek bir çalışma yok. Diyanetin bununla ilgili herhangi bir çalışması var mı? diye sorarsanız o da henüz yok. Yalova’da tatil köyü yaptıracakları 200 milyon değerindeki arsanın devri için Başbakanlığa yazılan resmi yazının cevabı bekleniyor. Mülteci çocuklara Türkçe öğretilmesi ve eğitim sistemine adapte edilmesi gibi herhangi bir çalışma yapacak bir kurumumuz şu anda yok. Ya da aradığımız kuruma şu anda ulaşılamıyor lütfen daha sonra tekrar deneyin.
Öte yandan dini vakıf ve cemaatlerimizin önde gelen isimlerinin yaptıkları konuşmalara baktım. Şu anda hemen hepsi; kadının saçı gözükürse günahı nedir? Ergen bir çocuk nikahlanabilir mi? Hangi duayı okursak daha çok huri kazanırız? Kertenkele öldürmenin sevabı nedir? gibi önemli meselelerle meşguller. Allah Kuran’da düşkünlere, yetimlere, fakirlere yardım edin diye emrediyor. Bizimkiler de Allah’ım fakirlere ihtiyaç sahiplerine yardım et diye dua ediyor. Onlar yanmaz kefen satışı yapa dursunlar zaman hızla akıp gidiyor. Türkiye'de ki mültecilerin sorunları da her geçen gün artıyor. Ne yazık ki bu böyle giderse ileride çok daha büyük sorunlar Türkiye'yi bekliyor.
Ayşe İŞİD zulmünden kaçıp hayatını kurtardı ya da öyle düşünüyor. Çünkü Rakka’da kalsa eğitim alamayacak ve hayatını bir köle olarak sürdürecekti. Peki ya Türkiye’de durum ne kadar değişti? Ayşe nereye giderse gitsin bu sorumsuzluğun bu duyarsızlığın ne yazık ki hep kölesi olarak kalacak. Peki bu gidişle Ayşe onu bekleyen tehlikelerden kurtulabilecek mi?
Ya da soruyu şöyle sormak lazım biz içimizdeki İŞİD'i yok edebildik mi?